Kıssadan Hisse (06.12.2011)


Ahde Vefa

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :
-‘Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa  lütfen yerine getirin.’
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
– Söyledikleri doğru mu diye sorar , Suçlanan genç der ki :
-Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer;
-Anlat bakalım nasıl oldu   diye sorar:
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki :
-‘Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanim ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atim var ki dönen bir defa daha bakıyor, hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hısımla çıktı , atıma bir taş, attı atim oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir tas attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret’ dedi.
Bu söz üzerine Hz Ömer:
-‘Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin’ dedi.
Bu sözden sonra delikanlı söz alarak
-‘Efendim bir özrüm var’ diyerek konuşmaya başladı.
– ‘Ben memleketinde zengin bir insanim, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkini zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum’ der.
Hz. Ömer dayanamaz der ki :
-‘Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!’
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
– ‘Bu zat benim yerime kalır.’ O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As’ dan başkası değildir.  Hz.Ömer, Amr’a dönerek,
– ‘Ey Amr, delikanlıyı duydun’ der.
O yüce sahabe
-‘Evet, ben kefilim’ der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak genç’in gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve ‘babamızın kani yerde kalsın istemiyoruz’ derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabi verir der ki :
‘Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.’
Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki :
-‘Biz de sözümün arkasındayız.’
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki: Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?’ Genç vakurla basını kaldırır ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan)
‘Ahde vefasızlık ettı’ demeyesiniz diye geldim der.
Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As’a der ki :
-‘Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu onun yerine kefil oldun’.
Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyken razı olsun, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir,
-‘Bu kadar insanin içerisinden beni seçti.
‘İnsanlık öldü ‘dedirtmemek için kabul ettim’ der.
Sıra gençlere gelir, derler ki :
-‘Biz bu davadan vazgeçiyoruz.’
Bu sözün üzerine Hz Ömer :
-‘Ne oldu, biraz evvel ‘babamızın kani yerde kalmasın’ diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?’ der.
Gençlerin cevabi da dehşetlidir :
-‘Merhametli insan kalmadı’ demeyesiniz diye …

Nükteler


Köşe
Hazret-i Şems’i, konuşup nasihat etmesi için bir meclise davet etmişler. Hazret, meclise girer girmez, kapı eşiğine oturmuş. Kendisini baş köşeye davet edenlere de şu cevabı vermiş:
– Adam adamsa oturduğu her yer köşe olur ona! Adam adam değilse, köşe bile eşik olur ona!

Hak-Batıl
Mevlânâ Hazretleri, Hakk’a ulaşmak istediğini söyleyen birisine: -“Bâtılı bırak!” buyurdu. – “Bâtıldan nasıl kurtulmalı?” sorusuna da: -“Hakk’ı tutarak,” cevabını verdi.

Saltanat
Selçuklu Sultanlarından biri Mevlânâ’yı ziyaret etmek istemiş. Bu ziyaretini
gerçekleştirdiğinde ona, saltanatları arasında ne gibi bir farkın olduğunu sormuş.
Hz. Mevlânâ söz konusu soruya şu cevabı vermiş:
“Senin saltanatın gözlerin açık olduğu müddetçe vardır. Oysa benim saltanatım,
gözlerimi kapadığımda başlar.”

Kıssadan Hisse / Eksiklikle​ri Sevgi İle Tamamlamak


Eksiklikle​ri Sevgi İle Tamamlamak
Oturduğum sokakta yeni evli bir çift vardı.
Koca seyyar satıcı, karısı ona yardım ediyor.
Kocanın ayakları, karısının ise kolları protez…
Bir gün baktım kadıncağız hamile, gözlerinin içi gülüyor.
“Anne olacağım” dedi sevinçle.
Soracaktım tam “nasıl taşıyacaksın, nasıl büyüteceksin, zor olmayacak mı?” diye, sustum.
Çünkü sevginin çözüm getiremeyeceği hiç bir şey yoktu ve böyle düşünceye takıldığım için kendimden utandım.
Aylar sonra bir gün onları sokakta gördüm.
Kadın bir bebek torbası diktirmiş kendine göre, bebeğini göğüsüne asmış, seyyar tezgahlarının önünde oturuyorlar.
En yakın mağazadan minik bir hediye alıp yanlarına oturmaya gittim.
Bebek acıktıkça baba bebeği annesinin göğsüne getirip emzirtiyordu.
Gerçekten de eksiklerini sevgiyle tamamlıyorlardı.
Ve eksiklerini asla dile getirmiyorlardı.
Bebek büyüdü, okula başladı.
Anne babanın sevincini bir görseniz…
Çocukları sağlıklı, tüm organları yerinde.
Kadın dedi ki: “iki yarımdan bir bütün sevgi doğurduk,
Demek eksiklik sevgiyle tamamlanabilirmiş.
Ailemiz karşı çıkmıştı ama bak… Allah’a şükür; evladımız sağlıklı.
Eksiklik bizde değil demek ki, değil mi?”
Sustum.
O evlat güzelini bir görseniz: anne babasını nasıl da tamamlıyor…
“Söyle bakalım büyünce ne olacaksın?” diye takıldım.
“Sevgi olacağım” dedi.
Sevgi?
“Nasıl sevgi oğlum? O meslek mi?”
“Ama, ama… Annem babam diyor ki… Sen sev, sevgi ol… Sevgi olunca en güzel meslekler seni bulur.”

Yine sustum.