Sonuç Tablosundan Tablo Oluşturma



Select Into
 ifadesi kullanılarak, select sorgusu ile elde edilen veriler into ifadesi ile geçici bir tablo içine yazılabilir.

Geçici tablolar ikiye ayrılır:

  • Yerel Geçici Tablolar (Local Temporary Tables)
    SQL Server’a her bağlanıldığında SQL Server yeni bir oturum açar. Oluşturulan geçici tablolar sadece açılan oturumlar için geçerlidir. Yerel Geçici Tablolar (Local Temprory Tables), sadece tabloyu oluşturan kişi tarafından görülebilir ve o kişi oturumu kapattığı zaman otomatik olarak tablo silinir. Yerel geçici tablolar oluşturulurken tablo adının önüne “#” işareti konulur.
  • Genel Geçici Tablolar (Global Temporary Tables)

    Genel Geçici Tablolar (Global Temprory Tables) ise, açıldığı veritabanına bağlı olan kişiler tarafından görülebilir ve kullanılabilir, yerel geçici tablolardan tek farkı budur. Veritabanına bağlı kişilerin hepsinin oturumlarını kapatmasıyla genel geçici tablolar otomatik olarak silinirler. Genel geçici tablo oluşturmak için ise tablo adının önüne “##” işareti konulur.

Uygulama:

Uygulamada kullanılan ogrenci tablosu:

 

Ogrenci tablosundan istenilen verilerin çekilmesiyle oluşturulan Yerel Geçici Tablo:

SELECT
ad AS ogrenciAdi,
soyad AS ogrenciSoyadi,
girisYili,
(zorunluKredi – verilenKredi) AS kalanKredi,
(zorunluStajGunu – yapilanStajGunu) AS kalanStaj
INTO #OgrenciBilgi
FROM ogrenci

SELECT * FROM #OgrenciBilgi

Ogrenci tablosundan istenilen verilerin çekilmesiyle oluşturulan Genel Geçici Tablo:

SELECT
ad AS ogrenciAdi,
soyad AS ogrenciSoyadi,
bolum,
verilenKredi,
yapilanStajGunu
INTO ##OgrenciBilgi2
FROM ogrenci

SELECT * FROM ##OgrenciBilgi2

Kıssadan Hisse (06.12.2011)


Ahde Vefa

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :
-‘Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa  lütfen yerine getirin.’
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
– Söyledikleri doğru mu diye sorar , Suçlanan genç der ki :
-Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer;
-Anlat bakalım nasıl oldu   diye sorar:
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki :
-‘Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanim ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atim var ki dönen bir defa daha bakıyor, hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hısımla çıktı , atıma bir taş, attı atim oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir tas attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret’ dedi.
Bu söz üzerine Hz Ömer:
-‘Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin’ dedi.
Bu sözden sonra delikanlı söz alarak
-‘Efendim bir özrüm var’ diyerek konuşmaya başladı.
– ‘Ben memleketinde zengin bir insanim, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkini zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum’ der.
Hz. Ömer dayanamaz der ki :
-‘Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!’
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
– ‘Bu zat benim yerime kalır.’ O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As’ dan başkası değildir.  Hz.Ömer, Amr’a dönerek,
– ‘Ey Amr, delikanlıyı duydun’ der.
O yüce sahabe
-‘Evet, ben kefilim’ der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak genç’in gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve ‘babamızın kani yerde kalsın istemiyoruz’ derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabi verir der ki :
‘Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.’
Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki :
-‘Biz de sözümün arkasındayız.’
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki: Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?’ Genç vakurla basını kaldırır ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan)
‘Ahde vefasızlık ettı’ demeyesiniz diye geldim der.
Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As’a der ki :
-‘Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu onun yerine kefil oldun’.
Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyken razı olsun, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir,
-‘Bu kadar insanin içerisinden beni seçti.
‘İnsanlık öldü ‘dedirtmemek için kabul ettim’ der.
Sıra gençlere gelir, derler ki :
-‘Biz bu davadan vazgeçiyoruz.’
Bu sözün üzerine Hz Ömer :
-‘Ne oldu, biraz evvel ‘babamızın kani yerde kalmasın’ diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?’ der.
Gençlerin cevabi da dehşetlidir :
-‘Merhametli insan kalmadı’ demeyesiniz diye …

Nükteler


Köşe
Hazret-i Şems’i, konuşup nasihat etmesi için bir meclise davet etmişler. Hazret, meclise girer girmez, kapı eşiğine oturmuş. Kendisini baş köşeye davet edenlere de şu cevabı vermiş:
– Adam adamsa oturduğu her yer köşe olur ona! Adam adam değilse, köşe bile eşik olur ona!

Hak-Batıl
Mevlânâ Hazretleri, Hakk’a ulaşmak istediğini söyleyen birisine: -“Bâtılı bırak!” buyurdu. – “Bâtıldan nasıl kurtulmalı?” sorusuna da: -“Hakk’ı tutarak,” cevabını verdi.

Saltanat
Selçuklu Sultanlarından biri Mevlânâ’yı ziyaret etmek istemiş. Bu ziyaretini
gerçekleştirdiğinde ona, saltanatları arasında ne gibi bir farkın olduğunu sormuş.
Hz. Mevlânâ söz konusu soruya şu cevabı vermiş:
“Senin saltanatın gözlerin açık olduğu müddetçe vardır. Oysa benim saltanatım,
gözlerimi kapadığımda başlar.”